26 Haziran 2007 Salı

AŞK YOLU


Ali SARIGÜL

Her ne var ise aşk imiş âlemde,
İlim bir kıl ü kâl imiş ancak.


Kıl ü kal yani dedikodu, boş işler… Dilimizin büyük ozanlarından Fuzuli böyle diyor. Âlemde bunca değer verilen ilim(bilim) bile dedi-kodu yani boş sözlerdir diyor. Fuzuli’ye göre âlemdeki tek değer aşk imiş.
Bütün dünya dillerinde en çok kullanılan ve tüketilen sözcüklerden birisidir aşk. İnsanlık tarihi kadar eski bir duygu ve hakkında sayısız tanımlar, çalışmalar yapılmış sanatın, psikolojinin ve gizemciliğin başlıca, belki de en önde gelen konusu olmuştur. Aynı zamanda bütün toplumlarda ve zamanlarda en fazla istismar edilen ve yanlış tanımlanıp yanlış kullanılan bir kavramdır aşk.

Yeni Plâtonculara göre aşk, insanı diğer canlılardan ayıran, insanı insan yapan en önemli özelliktir. Bu bağlamda insan aşka sahip olan tek varlıktır. Biz bu konuda Yeni Plâtonculara katılıyoruz. Bize göre de aşk insana özgü temel bir duygudur. İstisnasız her insanda vardır. Her insan bu duygu ile doğar. Bir gizil güç(potansiyel) olarak her insanda mevcuttur. Ancak bu gizil güç, çoğu insanda ömür boyu ortaya çıkmaz. Bu anlamda gerçek bir aşk yaşayan kişi çok azdır. Adına aşk dediğimiz bu olağanüstü duygunun ortaya çıkması her şeyden önce bir uyarana ihtiyaç duyar. Bu ortaya çıkışın önceden ön görülüp planlanması mümkün değildir. O birden bire, aniden olur. Bir şimşek çakması kadar kısa bir zamanda gizil bir güçten, devimsel(kinetik) bir güç haline dönüşür. Bu ortaya çıkışta iki insanın karşılaşmış olması gerekir. Burada karşılaşan iki insanın vücutları değil bilinçleridir. Gerçek bir aşkta rol oynayan esas olarak fiziksel özellikler değildir. Boy pos, kaş göz aşkın ortaya çıkmasında ikinci planda kalır. Aşk olayı iki insanın bilinç merkezlerinin karşılaşmasıdır ama hangi insanın bilinç merkezinin hangi insanın bilinç merkezi ile karşılaşacağı bilinemez ve bu durum aşkın en gizemli yönünü oluşturur. Başkalarınca hiç de âşık olunacak bir kimse olarak görülmeyen bir kadın ya da erkek, aşıkı için dünyanın âşık olunmaya layık en güzel insanıdır. Nitekim Mecnun’a bu durum, Leyla’nın nesini beğendiği sorulduğunda “ben ol da gör” dedi. Başka bir insan asla âşıkın gözü ile onun sevgilisine bakamaz. Dolayısı ile Mecnun’un Leyla’da ne gördüğünü asla bilemeyeceğiz. Bu hep sır olarak kalacaktır.

Aşk diğer yönden insanın kendisi için iyi olanı aramasını mümkün kılan bir güç, bir kudrettir. Bu dünyadaki tüm yaşamı boyunca “hüsn-ü mutlak” ı yani mutlak, eksiksiz güzellik halini arayan insanın bu arayışını mümkün kılan da yine aşk duygusudur. İnsanın tüm eyleminde etken olan, temelde var olan bu arayış duygusudur. İnsan denilen canlı, hayatın çok farklı alanlarında rol oynar. Bu rol, toplumsal değerler açısından olumlu ya da olumsuz görülebir. Ancak oynanan rolün olumlu ya da olumsuz oluşu işin esasını değiştirmez. Zira toplumsal değer yargıları zaman ve topluma göre değişebilir ancak insanda var olan kadim arayış duygusu asla değişmez. Burada soru şudur:

Nerede aramalı, nasıl aramalı?

Bu web sayfasının amacı bu arayışı, bu arayışın yollarını tartışmak, birlikte düşünmek ve düşüncelerimizi paylaşmaktır. Yorumlarınızı bekliyoruz.

Buyurunuz…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Aşk,
Sonsuzluğun sahibini ararken..
kaybolabilmektir..
Her kayboluşda ..
sonsuzluğun sahibinin aşkı ile
yeniden
çağlayabilmektir..

kristal dedi ki...

istisnasız herşeyde aşk gerçği var....paylaşım için teşekkürler...