Ali Sarıgül
Durmaz işler ta derinden hançerinin yaresi,
Hiç kimsenin böyle zalim olmasın mehparesi,
Bulsalar Ferhad ile Mecnun bulurdu çaresi,
Ehl-i aşkın ölmeden gayri bulunmaz çaresi.
Türk Klasik Musikisi'nin büyük bestekârı, ehl-i dil(1), ehl-i aşk(2), fem-i muhsin(3) Zekai Dede'nin Rast Makamındaki şarkısının güftesinde, aşk hançerini yemiş olan aşıkın hali, acısı, çaresizliği ve çaresi böyle dile getiriliyor.
Bu yazımızda bu manidar güfteden yola çıkarak, adamın âdem(4) olma sürecinde, yani salikin(5) seyr-i sülukunda(6), benlik, ego ya da nefs adı verilen huzur bozucu, hakikat(7) güneşinin önündeki bu en büyük perdenin kaldırılmasında en önemli şifa kaynağı olan aşkın rolünün ne olduğu ne olması gerektiğini irdeleyeceğiz.
İnsan denilen aciz varlığın bu dünyadaki macerasının asli nedeni olan hakikati arayıp bulma sürecinde, Yaratan'ın her insana bahşettiği kadîm(8) aşk duygusunun, hedefine, amacına ulaşabilmesi için bir ikiliğe(9) ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ikilikten hareket edilerek çokluk, çokluktan yola çıkılarak da teklik(10) idrak edilecektir. Bu ikilik, kadîm zamanlardan beri âşık-maşuk adıyla remzedilmiştir. Âşık yani seven, maşuk sevilen, yani sevgili.
Maşukun yani sevgilinin hakikate doğru olan yolculukta asli görevi bin bir türlü eda, işve, cilve ve naz ile aşıkın seyr-i sülukunda nefs denilen belâdan azade olması için elinden geleni arkasına koymamaktır. Maşukun görevi onu, yani aşıkını "ağzına layık" hale getirmek, âşık o hâle gelmeden ona teslim olmamaktır. Aksi halde sevgilinin, aşıkın derununda olan "hançerinin yaresinin" iyileşmesine imkân yoktur. "Ağzına layık hâl" ile remzettiğimiz durum aşıkın "ölmesidir". Bu ölümün, bir hadis-i kudside de buyrulduğu gibi "ölmeden önce ölmek" olduğu ehl-i aşkın malumudur.
Ehl-i aşkın "ölmek" suretiyle vahdete(11) yani hakikate ulaşması şüphesiz aşkın devrini tamamlaması ile mümkündür. Hakikati arama temelindeki aşk yolculuğu, çoğu kez menziline varmadan sona erer yani yarım kalır ki bu durumdaki aşıka "kaza-zede" denir. Yani;
Destim(11) visale(12) ermedi, sundum firake(13) el.
Firake el sunulması, yani aşk devrini tamamlamadan âşık ve maşukun ayrı düşmesi olayı kozmik bir ziyandır ki bunun için ne kadar gözyaşı dökülse azdır. İlginçtir ki aşkın devrini tamamlamaması sadece firak yani ayrılık nedeniyle olmaz. Bu bazen "vuslat" yani "kavuşma" ile de olur. Şüphesiz buradaki "vuslat" gerçek bir kavuşma değildir. Hedefi tamlığın idraki yani vahdet-i vücut olan aşk yolculuğunda bazen âşık ve maşuk havâssın(14) yolu olan aşk yolundan çıkarak çoğunluğun yolu olan birleşme yani evlenme yolunu seçerek kaza-zede olurlar.
Büyük Hintli şair Rabindranath Tagore âşıkların yolunu şöyle ifade eder:
Ormanda iki yol vardı biz az ayak izi olanı seçtik.
Âşık ve maşukun aşkın devrini tamamlamadan dest-i izdivacı yani batak bir iş olan evlilik yoluna sapmaları havâssın yolu olan ve az ayak izi bulunan yoldan çıkarak çok ayak izi olan çoğunluğun yoluna sapması demektir ki sonuç yukarda da sözünü ettiğimiz gibi kaza-zedeliktir.
Oysa aşkın devrini tamamlaması ile meydana gelen kavuşmada artık aşıkın ve maşukun birbirlerine ihtiyacı kalmaz. Bu kavuşmada asıl olan tamlığın idrakidir ki buna vahdet-i vücut denir. Mecnun'un maceranın sonunda Leyla Leyla diyerek Mevla'yı bulmasının ve artık Leyla'ya ihtiyacının kalmamasının anlamı budur. Varlığın birliğinin(vahdet-i vücut) idraki anlamına gelen bu durumda aşıkın maşuk ile yapacağı dest-i izdivaç aşağı bir seviyedir ki bu durumda âşık ve maşuka düşen görev eğer şartlar uygunsa aşk mahsulü yavruların meydana gelmesi için neslin ıslahına yardımcı olmaktır.
Aşk hançerini yiyen aşıkın yaresi devamlı kanayacaktır. Onun çiğerinden kalbine damlayan kandan sürekli yeni aşk gülleri açacaktır. İşte bu aşk güllerinin aslında ulûhiyet âleminden gelen kokusudur ki aşıkın sabrına ve yola devamına imkân verir, bu zorlu yolculuğu mümkün kılar.
Bu hançeri abdın (15) eliyle abda vuran Yaratan'ın şifa veren elidir ki sonunda sulh selamet ve sonsuz huzur vardır. Ne mutlu bu derde düşen canlara ki melekût(16) onların olacaktır.
NOTLAR:
(1) Gönül ehli
(2) Aşk ehli, âşıklar
(3) İhsan edici ağız. Lisan-ı kelama sahip kişi
(4) Kamil insan
(5) Hakikat yolunda olan. Ehl-i tarik
(6) Takip edilen yol
(7) Aranıp bulunması gereken kozmik gerçeklik
(8) Başlangıcı olmayan zaman.
(9) Dualite
(10) Vahdet-i vücut. Varlığın birliği
(11) El
(12) Kavuşma
(13) Ayrılık
(14) Seçilmişler
(15) Kul
(16) Melekler âlemi